Terk etmeye
çalıştığım bu mekan, ona duyduğum arzuyu tüm şiddetiyle ağrıtıyor. Kalp
atışlarım git gide hızlanırken onun tüm sakinliğiyle kahvesini yudumlaması,
dünyadaki bütün düzeni bozuyor sanki. O an, orda ona bakarken hissettiğim
duyguyu iki elimin arasına sıkıştırıp ateşe vermek ve küllerimden cesaretimi
büyütmek istedim. Hiç tanımadığım birine karşı duyduğum ateşte cızırdayan ve
arada bir alev alıp sönen, üç beş önemsiz duygudan bahsediyorum belki de.
Benden başka kim bilebilir ki bunu? Ten’in daha derinlerine dokunabilmeyi
başarabilmiş bir insan evladı var mıdır bu soğuk yeryüzünde, bütün bu
soğukluğun korkutucu serinliğine rağmen, parmaklarından alev alarak titremeye
başlayacak kadar? Bu kadar sorunun içinde yığınla birikmiş cevapların
anlamsızlığı gibi varlığım; hiçbir sorunun cevabı hiçbir cevabın içinde değil.
Birbirine sürtünen iki bedeni görüyorum onun zihninde; bedenler uzuvlarını
esaretten kurtarmış, mücadele ederek iç içe geçmişler ve ne yazık ki iki koca
ruh bir köprüyü yakamadan yere çakılmış. Koskocaman bir ziyan; anlaşılmamış bir
sürü kelimenin boşa tüketilmiş birer nefesi... Garson, gözlerimin içine bakarak
anlamaya çalışıyor dünyamı, şaşkın haliyle, debeleniyor. Nasıl bir sorumluluğun
altına girdiğinin farkında değil. Ben bile baştan aşağı kendimin nasıl bir sorumluluk
olduğumu anlayamıyorum; onu kabullendim zamanla ama hala üstlenmeye cesaret
edemedim. Göz göze geliyoruz, yüzündeki tebessümü yakalıyorum, ne çok şey
mırıldanıyor gülüşü. Onunla da tanışmış oldum; hem sütlü kahveyi seviyor, hem çok
güzel gülüyor. Sanırım zihninde gezinirken onu uyandırdım ve şimdi kalkmış
masasından içeriye doğru geliyor. Bana doğru. O yaklaştıkça, ona duyduğum bu dokunma
arzusu, sayfalarını aşındırmanın yarattığı şiddetli bir kaosa dönüşecek,
biliyorum. Aniden bir dönüşüm geçireceğim ve tanıdığım bütün insanlar silinecek
zihnimden. Ona bakıyorum, görmeye başlıyorum. Nasıl da şeffaflaşıyor adımları
ve soyunuyor vücudu. Tüm çıplaklığıyla karşımda şimdi, gülümsemesi hala yüzünde,
oynuyor dudakları; “Sanırım ben de kahveni nasıl içtiğini merak ediyorum.”
An’ları incecik bir
ipe dizerek diktiğim dünyamın heyecandan atan kalbini hissetmeye başlıyorum. O
an’a dek, öğretilen bütün duygular izini bırakarak çıkıp gidiyorlar parmak
ucumdan. Ona bakarken geçmişime meydan okuyordum ve kitabı geri uzatıyordu
bana, kıvrılan sayfası konuşmaya başlıyordu;
"Anlaşmanın
sevişmekten hiçbir farkı yok diye fısıldıyor bütün rüyalarım. Zevkin
doruklarında haykırıyorsun bir insanı anlarken. Gerisi ise boşlukta havalanan
bembeyaz bir tüyün huzuru ve gitgide sıkışan kalbinin bir yabancının elindeki
kıvranışı. Etrafındaki bütün bu olup bitenler sanki masalda çıldıran sevimli
kahramanların koşuşturması gibi. Öyle bir karmaşa içersinde sürünüyorsun ki, o
gelip seni en can alıcı yerinden öpüyor ve başlıyorsun anlaşılmaya. Karşılıklı
soyunmaya başlayan vücutların giysileri yırtık pırtık ve ruhları da yamalanıyor
sevişirken. Sabah olup terk ediyorsun yatağı sanki hiç anlamamış ve bugüne
kadar da hiç anlaşılmamışsın gibi. O da uyanıyor senin arkandan, sen kahve
makinesinin yanında saçlarını toplarken unutuyor her şeyi ve yeniden doğuyor
gülüşü. Sen mi? sen çok seviniyorsun; “konuşulacak ne çok şeyimiz var, otur
sen, geliyorum şimdi” diyerek dudaklarını ıslatıyorsun, derin bir nefes çekip
başlıyorsun anlatmaya."
Sonra ekliyor; “Bu romandan etkilenmemek mi?
mümkün değil.”
İyi günler,
YanıtlaSilBaşbakanlık Basın-Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü (BYEGM) olarak dijital ortamda kaliteli içerik üreten içerik yaratıcılarının sesini geniş kitlelere duyurmak amacıyla bir platform kuruyoruz. Sitenizde yer alan kaliteli içeriğiniz sebebiyle bu platformda sizinle de işbirliği yapmak istiyoruz. Konuya ilişkin bilgi paylaşımında bulunmak üzere size ulaşabileceğimiz elektronik posta adresiniz ve iletişim bilgilerinizi bizimle paylaşırsanız memnun oluruz.
Görüşmek üzere.
T.C. Başbakanlık BYEGM
www.facebook.com/BBYEGM
twitter.com/byegm
email:portal@byegm.gov.tr